İş Kazasında sorumsuzluk anlaşması

Alacak davası – taraflar arasında yapılan sözleşme hükmünün sorumsuzluk anlaşması kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği – davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsizliği – hükmün bozulması

  • T.C. YARGITAY
  • 11.Hukuk Dairesi
  • Esas:  2011/11607
  • Karar: 2013/13004
  • Karar Tarihi: 21.06.2013

ÖZET: 

Olayda mahkemece, taraflar arasında yapılan sözleşmenin değinilen hükmünün, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan, mülga 818 Sayılı Kanunun ilgili maddesi kapsamında düzenlenen sorumsuzluk anlaşması kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği üzerinde durularak sonuca gidilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.

(4857 S. K. m. 2) (818 S. K. m. 99) (6102 S. K. m. 5)

Dava: 

Taraflar arasında görülen davada Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 7.7.2011 tarih ve 2010/177-2011/220 Sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi ayrı ayrı davalılar vekilleri tarafından istenmiş olup: duruşma için belirlenen 21.6.2013 günü hazır bulunan davacı vekili ile davalılardan L… A.Ş. vekili ve diğer davalı T… A.Ş. vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi M. A. B. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:

Karar: 

Davacı vekili, müvekkiliyle davalılar arasında yapılan sözleşme uyarınca müvekkili şirketin davaların yüklenimindeki Ulus-Keçiören metro inşaatının alt yüklenicisi konumunda olduğunu, müvekkili işçilerinden B. Ç.’nin meydana gelen iş kazası sonrasında hayatını kaybettiğini, bu sebeple adı geçen işçinin mirasçıları tarafından açılan davada müvekkili şirketin %40, davalıların oluşturduğu adi ortaklığın %50, üçüncü kişilerin ise %10 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, yapılan yargılama sonunda toplam 186.000 TL tazminatın taraflardan tahsiline karar verildiğini, söz konusu miktarın icra takibi neticesinde müvekkili tarafından 361.956,60 TL olarak ödendiğini, davalıların kusurlarının %50 oranında olup sorumluluklarına düşen miktarın da 180.978,30 TL olduğunu ileri sürerek, bu miktarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı L… A.Ş. vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesinin gerektiğini, davacının, işi sözleşme gereği anahtar teslimi tabir edilen şekilde teslim etmeyi üstlendiğini ve işyerini de her türlü iş sağlığı ve iş güvenliği önlemini alacak ve denetimlerini yapacak şekilde devraldığını, sözleşme hükümleri gereğince davacının kendi işçilerini gözetmek, çalışma ortamını tehlike arzetmeyecek şekilde tedbir almak, bunları uygulamak ve denetlemekle yükümlü olduğunu bildirerek, davanın reddini savunmuştur.

Davalı T… A.Ş. vekili, davanın zararın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde açılmasının gerektiğini, bu haliyle davanın zamanaşımına uğradığını ayrıca uyuşmazlığın niteliği itibariyle yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesinin gerektiğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 18. maddesi hükmü uyarınca, davacının işi anahtar teslimi yapacağının ve kendi işyerinde meydana gelen iş kazasından davacının tamamen sorumlu olacağının belirlendiğini, ilgili sözleşme gereğince davacının rücu hakkının bulunmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafından Ulus-Keçiören metro inşaatında meydana gelen iş kazası sonucunda hayatını kaybeden işçi B. C. mirasçıları tarafından Ankara 17. İş Mahkemesi’nin 2005/1704 esasında açılan davada verilen karar sonucunda B. C. mirasçıları tarafından yapılan icra takipleri sebebiyle toplam 361.956,60 TL ödeme yapıldığı, ödemeye esas kararda benimsenen ve karara dayanak alınan kusur bilirkişi raporunda, davalıların oluşturduğu adi ortaklığın ölüm olayının meydana gelmesinde %50 oranında kusurlu bulunduğu, davalıların doğan zarardan kusurları oranında sorumlu olacaklarının yerleşik içtihatlar ve sorumluluk hukukunun gereği olduğu, buna göre davalıların davacı tarafından ölen işçinin mirasçılarına ödenen tazminat miktarından kusurlarına isabet eden kısmını ödemelerinin gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 18. ve İş Kanunun 2. maddesinin davalılar lehine uygulanabilmesi olanağının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüyle 180.978,30 TL’nin ödeme tarihi olan 13.7.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, ayrı ayrı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığı ve davalılar arasında teselsül sorumluluğunun bulunmadığına yönelik davalılar vekillerinin temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasındaki sözleşmenin 18. maddesi <Alt yüklenici, işçisinin veya 3. şahsın uğrayacağı kaza sonucu ortaya çıkan zarar, ziyan veya kanunen ödenmesi gereken tazminat ve masraflardan münhasıran sorumlu olacak ve yükleniciye hiçbir sorumluluk yüklemeyecektir.> hükmünü haiz olup, davalılar tarafından da bu madde kapsamında sorumlu olmadıkları savunulmuştur. Bu durumda mahkemece, taraflar arasında yapılan sözleşmenin değinilen hükmünün, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan, mülga 818 Sayılı B.K.’nun 99. maddesi kapsamında düzenlenen sorumsuzluk anlaşması kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği üzerinde durularak sonuca gidilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.

3- Öte yandan yargılama sırasında davalıların işbölümü itirazında bulundukları ve davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin gerektiğini bildirdikleri, taraflar tacir olup, uyuşmazlığın tacirler arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla, mülga 6762 Sayılı T.T.K.ve 6102 Sayılı T.T.K.nın 5. maddesi gereğince davaya Asliye Ticaret Mahkemeleri tarafından bakılmasının gerektiği göz önüne alınmaksızın işbölümü itirazlarının reddine karar verilmesi dahi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple de bozulması gerekmiştir.

Sonuç: 

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin zamanaşımı ve teselsül sorumluluğuna dair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 21.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.