Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, davanın bir aylık süre içinde açılmadığını, iş sözleşmesinin devamsızlık sebebiyle haklı olarak feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
T.C. YARGITAY
22.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/12951
Karar: 2012/16944
Dava ve Karar: Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Yıldız tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, davanın bir aylık süre içinde açılmadığını, iş sözleşmesinin devamsızlık sebebiyle haklı olarak feshedildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece bir aylık dava açma süresinin geçirildiği gerekçesi ile davanın reddine ilişkin verilen karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesince “Dosya içeriğine göre davacı vekili, davacı işçinin 11.04.2008 tarihinden 04.06.2008 tarihine kadar yatarak tedavi gördüğüne dair Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölüm Başkanlığı raporunu ibraz etmiştir. Raporda davacının yattığı dönemde eylem ve söz ehliyetinin olmadığı belirtilmiştir. Hukuki ehliyetsizlik iddiası kamu düzeni ile ilgili olup, re’sen dikkate alınması gerekir. Bu sebeple davacının yatarak tedavi gördüğü hastaneden hastane evrakları celbedilerek, 11.04.2008 tarihinden tedavisinin bittiği 04.06.2008 tarihine kadar medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olup olmadığı, bu rahatsızlığının 04.06.2008 tarihinden sonra devam edip etmediği Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamı doğrultusunda davacının hastane evrakları celbedildikten sonra Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulundan alınan raporda davacının şizoakfettif psikoz akıl hastası olduğu, hastalığının ilk kez 11.04.2008 tarihinde ortaya çıktığı, 11.04.2008-04.06.2008 tarihleri arasında adı geçen hastalığın davacıda bulunduğu bu durumda anılan tarihler arasında ve halihazır durumu ile fiil ehliyetine sahip olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece davacıya usulüne uygun fesih bildirimi yapılmadığı, davacının Disiplin Kurulu kararının anlam ve mahiyetini kavrayabilecek kapasitede olmadığı, feshin haklı sebebe dayandığının kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulü karar verilmiştir.
Geçerli bir iş sözleşmesinden söz edilebilmesi için tarafların ehliyet ve varsa geçerlilik şekline uyma koşullarının gerçekleşmesi, iş sözleşmesinin emredici hukuk kurallarına, kişilik haklarına, kamu düzenine ve ahlâka aykırılık taşımaması, sözleşme konusunun imkânsız bulunmaması gerekir.
İş sözleşmesi, kuruluşunda geçerlilik koşullarından birini taşımıyorsa genel hükümlere göre yaptırımı geçersizliktir. Geçersizlik, kural olarak, hukuki işlemi geçmişe etkili şekilde hükümsüz kılan bir yaptırım ise de, 30.09.1958 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 18.06.1958 tarih ve 20/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre iş sözleşmesi gibi sürekli borç ilişkilerinde geçersizlik geçmişe değil, ileriye etkili şekilde sonuç doğurur. Bu ilke 11 Ocak 2011 tarihinde kabul edilen ve 01 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 394. maddenin üçüncü fıkrası ile kanuni bir kural haline gelmiş bulunmaktadır. Buna göre, geçersizliği sonradan anlaşılan iş sözleşmesi, iş ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar, geçerli bir iş sözleşmesinin bütün hüküm ve sonuçlarını doğurur. Bu açıdan geçersizlik, taraflardan birinin öne sürdüğü andan itibaren geleceğe yönelik etkili olacaktır.
Somut olayda davacının devamsızlık yaptığı tarih itibariyle akıl hastası olduğu Adli Tıp Kurumu raporu ile sabittir. Buna göre iş sözleşmesi davacının akıl hastalığına yakalanması ile geçersiz hale gelmiştir. Ne var ki, geçersizlik yukarıda da belirtildiği gibi ileriye etkili sonuç doğurur. Davalı şirket ile davacı arasında sonradan geçersiz hale gelen iş sözleşmesinin feshinden ve dolayısıyla iş güvencesi hükümlerinin uygulanmasından söz edilemez. Başka bir anlatımla geçersiz hale gelen sözleşmenin feshi olmaz. Zira geçersizlikle sözleşme zaten sona ermiştir. Buna göre davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalıdır.
4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1- Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
2- Davanın reddine,
3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak, 13.07.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.