İşçilerin İşe Alınması ve İşten Çıkarılmasına İlişkin Farklı Perspektifler

Son zamanlarda, devam eden küresel ekonomik kriz nedeniyle Batı dünyasında kitlesel işten çıkarmalar oldu. Bu, Avrupa’da% 25 (20-25 yaş arası gençler arasında) ve kıtanın geri kalanında% 12 seviyelerinde yaygın işsizliğe yol açmıştır.

Batı’da İşsizlik

Ekonomik kriz zamanlarında bu tür işçileri kovmak, 1930’ların Büyük Buhranı sırasında işsizlik oranının% 50’ye yakın olduğu batı dünyasında yaygındır. Bununla birlikte, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomi düzeldiğinde, işe alımlar yeniden başladı ve on yıllarca süren sürekli bir ekonomik patlamaya yol açtı. Buradaki nokta, batıda işçi alma ve işten çıkarma yaklaşımının tamamen ekonomik kaygılar tarafından dikte edilmesidir. Elbette, işsizlik yardımları şeklinde bir sosyal güvenlik ağı olması, bir işsizliğin ille de hemen yoksulluğa yol açmaması anlamına gelir, ancak uzun vadede, birkaç yıl işsiz kalmak kesinlikle buna yol açabilir. Çoğu Batı ekonomik durgunluğunun birkaç yıl sürdüğü ve hatta beş ila yedi yıldan fazla süren bunalımlarla bile sürdüğü gerçeği, kapitalist ilkelere göre işçi çalıştırma ve işten çıkarma uygulamasının hem işverenler hem de çalışanlar tarafından yaşamın bir gerçeği olarak kabul edildiği anlamına gelir.

İşsizliğe Karşı Doğulu Tutumlar

Bununla birlikte, Doğu’daki durum (özellikle Çin ve Hindistan’da) farklıdır çünkü işsizler hükümetten herhangi bir fayda görmezler ve bazı ülkeler “dole” olarak bilinen şeyi sunsa bile, bunlar önemli değildir. Bu ülkelerin, şirketlerin işçileri isteyerek işten çıkarmasını yasaklayan katı çalışma yasalarına sahip olmasının nedeni budur. Bununla birlikte, bu, ekonomilerin kapitalizmin piyasa güçlerine açılması ve liberalleşmesi için bir engel olarak görülüyor, çoğu Asya ülkesindeki hükümetler, şirketlerin işçileri istedikleri zaman işe almalarına ve işten çıkarmalarına izin vermekten çekiniyorlar. Bu, ekonomik koşullara ve piyasa güçlerine göre işçileri işe almalarına ve işten çıkarmalarına izin verecek esnek bir çalışma politikası talep eden şirketlerin temel taleplerinden biridir. Aktivistler ve politika yapıcılar tarafından ileri sürülen karşı argüman, bu ekonomilerin işsizlere refah yardımı sağlayarak onları idare edecek ve topluma çekecek kadar olgun olmadığıdır. Dolayısıyla, buradaki tartışma, kitlesel işsizliğin sosyal gerginliklere ve etkilenmeyenlerden huzursuzluğa yol açacağıdır. Bu nedenle, çoğu Asya ekonomisi periyodik sosyal huzursuzluk krizlerinden muzdariptir ve bu nedenle, işsizler saflarına daha fazla işçinin katılmasını göze alamazlar.

Doğu’daki İşgücü Politikalarını Çerçevelemek İçin Bazı Öneriler

Bu tartışmada taraf tutmadan, en iyi hareket tarzının, bu ülkelerdeki sektörlere ve eyaletlere veya bölgelere göre belirli iş kanunlarına sahip olmak olacağı belirtilmelidir. Bu, işçiler için talep ve arzdaki mevsimsel değişikliklerin, mevcut uygulamanın işlediği sosyalist tarzdan ziyade ekonomik koşulları yansıtmasını sağlayacaktır. Ayrıca, tüm ülke için tek tip bir iş kanununun aksine her sektör ve bölge için iş kanunları belirleyerek, her sektördeki şirketler ve firmalar, ekonomik güçlere göre optimal istihdam seviyesini belirleyebileceklerdir. Bu ülkelerdeki farklı eyalet ve bölgelerin farklı ekonomik büyüme ve ekonomik gelişme oranlarına sahip olduğu düşünüldüğünde, zayıf devletleri korumak ve güçlü devletlerin veya bölgelerin piyasa güçlerini takip etmesine izin vermek mantıklıdır. Bize göre bu, Asya ekonomilerinin başına bela olan aşırı istihdam ve eksik istihdam krizine en uygun çözüm olacaktır.

Son Düşünceler

Son olarak, burada rol oynayan kültürel faktörlerin de olduğu belirtilmelidir. Örneğin Batı’da işten çıkarılmak normal görülüyor, Hindistan’da sosyal damgalamanın işten çıkarılmasının daha çok olduğu başka yerlerde görülüyor. Bu nedenle, bu ülkelerde uygun işgücü politikasına karar verirken bu husus da dikkate alınmalıdır.